ADİ ORTAKLIK SÖZLEŞMESİ - TBK KAPSAMINDA ANALİZİ
TBK KAPSAMINDA: ADİ ORTAKLIK
İş dünyasında girişimciler ve profesyoneller, ortak hedeflere ulaşmak için çeşitli iş birlikleri kurarlar. Bu iş birliklerinin en esnek ve en yaygın olanlarından biri de "adi ortaklık “tır. Peki, tüm detaylarıyla adi ortaklık nedir? Hangi durumlarda kurulur, avantajları ve riskleri nelerdir? Bu yazıda, adi ortaklığın kuruluşundan fesih sürecine kadar tüm yönlerini, pratik örneklerle birlikte ele alacağız.
Adi Ortaklık (Ortak Girişim) Tanımı ve Temel Özellikleri
Adi ortaklık, Türk Borçlar Kanunu'nun 620-645. maddeleri arasında düzenlenen, iki veya daha fazla kişinin (gerçek veya tüzel) ortak bir amacı gerçekleştirmek için emek, mal veya sermayelerini birleştirmeyi taahhüt ettikleri bir sözleşme türüdür. Esnek yapısı, resmi bir kuruluş prosedürü gerektirmemesi ve tüzel kişiliğinin olmaması gibi özellikleriyle öne çıkar.
Adi Ortaklığın Belirleyici Özellikleri:
• Tüzel Kişiliği Yoktur : Adi ortaklık, hukuki anlamda şahıs veya sermaye şirketleri gibi bağımsız bir "kişi" değildir. Bu nedenle kendi adına taşınmaz mal edinemez, dava açamaz veya davalı olamaz.
• Sözleşmeye Dayalıdır : Ortaklığın temelini, taraflar arasında yapılan sözleşme oluşturur.
• Sınırsız ve Müteselsil Sorumluluk: Ortaklar, ortaklık borçlarından dolayı tüm mal varlıklarıyla ve zincirleme (müteselsilen) sorumludur. Bu, alacaklının borcun tamamını ortaklardan yalnızca birinden talep edebilmesi anlamına gelir.
• Her Türlü Amaç İçin Kurulabilir: Ortak amacın ticari olması şart değildir. Örneğin, bir grup arkadaşın birlikte bir tatil evi kiralamak için oluşturduğu bütçe ortaklığı da bir adi ortaklık sayılabilir.
Adi Ortaklık Kuruluş Şartları: Basitlik ve Esneklik
Adi ortaklığın kurulması için karmaşık yasal prosedürlere gerek yoktur. Temel şartlar şunlardır:
1. Ortak Amaç (Gaye): Ortakların gerçekleştirmek istediği ve kanuna, ahlaka, kamu düzenine aykırı olmayan bir hedef bulunmalıdır.
2. Pay Katılması: Taraflardan her biri, ortak amaca para, mal, emek, ticari itibar veya bilgi birikimi gibi bir katkı sağlamayı taahhüt etmelidir.
3. Karşılıklı Rıza (İrade Uyumu): Taraflar, ortaklık kurma konusunda gönüllü olmalı ve iradeleri serbest iradeleriyle beyan etmelidir.
Önemli Not: Adi ortaklık sözleşmesi yazılı olmak zorunda değildir; sözlü olarak da kurulabilir. Ancak, bu durum ileride ciddi anlaşmazlıklara yol açabilir. Bu nedenle, yazılı bir adi ortaklık sözleşmesi yapmak, ortaklığın sağlıklı yürümesi için olmazsa olmazdır.
Adi Ortaklık Sözleşmesinde Mutlaka Bulunması Gereken Maddeler
Yazılı sözleşme, ortaklar arasında bir "yol haritası" işlevi görür. Sözleşmede şu hususlar açıkça belirtilmelidir:
• Ortaklığın Unvanı ve Adresi
• Ortakların Kimlik Bilgileri
• Ortaklığın Amacı: Hangi işin, nasıl yapılacağı net bir şekilde yazılmalıdır.
• Ortakların Katılım Payları: Her ortağın ne kadar para, mal veya emek koyduğu ve bu payların parasal değeri.
• Kar ve Zarar Paylaşım Oranları: Sözleşmede aksi belirtilmezse, pay oranlarına göre dağıtım yapılır. Örneğin, bir ortak sadece emeğiyle katılıyorsa, onun kar payı özellikle belirlenmelidir.
• Ortaklığın Yönetimi ve Temsili: İşlerin kim/kimler tarafından yönetileceği, kimin imza yetkisi olduğu detaylandırılmalıdır.
• Sözleşme Süresi ve Fesih Şartları: Ortaklığın ne kadar süreceği, hangi hallerde sona ereceği maddeler halinde yazılmalıdır.
Adi Ortaklıkta Sorumluluk: En Kritik Risk
Adi ortaklığın belki de en önemli riski, ortakların sınırsız ve müteselsil sorumluluğudur.
• Sınırsız Sorumluluk: Bir ortak, ortaklık borçlarından dolayı sadece ortaklığa koyduğu sermaye ile değil, kişisel mal varlığının tamamıyla (evi, arabası, banka hesapları) sorumludur.
• Müteselsil Sorumluluk: Ortaklığın bir alacaklısı, borcun tamamını ortaklardan dilediği birinden, en zengin olanından veya en kolay ulaşabileceğinden talep edebilir. Borcu ödeyen ortak, daha sonra diğer ortaklara kendi pay oranları kadar rücu edebilir (yansıtabilir).
Örnek Senaryo: Ahmet ve Mehmet adi ortaklık kurmuş olsun. Ortaklığın bir iş nedeniyle 100.000 TL borcu olsun. Alacaklı, bu borcun tamamını sadece Ahmet'ten talep edebilir. Ahmet, kişisel mal varlığıyla bu borcu ödemek zorundadır. Ahmet borcu ödedikten sonra, sözleşmede pay oranı %50 ise, Mehmet'ten 50.000 TL'yi talep etme hakkına sahiptir.
Vergi ve Sosyal Güvenlik Bakımından Adi Ortaklık
• Vergi: Adi ortaklık kendi başına gelir veya kurumlar vergisi mükellefi değildir. Ortaklıktan elde edilen kâr, her yıl sonunda ortaklara dağıtılır (gerçekleşmiş sayılır). Gerçek kişi ortaklar, paylarına düşen kârı gelir vergisi beyannamesiyle beyan edip vergisini öder. Tüzel kişi ortaklar ise bu kârı kurumlar vergisi matrahına ekler.
• Sosyal Güvenlik: Ortaklar, işçi statüsünde olmadıkları için kendi sosyal güvenlik primlerini (Bağ-Kur veya esnaf primleri gibi) kendileri öderler. Ortaklık adına çalışan ücretli personel ise, onları fiilen işe alan ve ücretini ödeyen ortak adına sigortalı yapılır.
Adi Ortaklık Ne Zaman Sona Erer? (Fesih Sebepleri)
Adi ortaklık aşağıdaki durumlarda feshedilir:
• Sözleşmede belirlenen sürenin dolması.
• Ortak amacın gerçekleşmesi veya imkansız hale gelmesi.
• Ortaklardan birinin haklı bir sebep göstermek kaydıyla fesih bildirimi.
• Ortaklardan birinin ölümü veya iflası (sözleşmede aksine hüküm yoksa).
• Tüm ortakların fesih konusunda anlaşması.
Kim Adi Ortaklık Kurmalı?
• Kısa vadeli projeler yürütenler.
• Güven esasına dayalı, küçük çaptaki iş birlikleri (örneğin, iki serbest muhasebecinin büyük bir projeyi birlikte alması).
• Resmiyetten kaçınan ve yüksek gizlilik isteyenler.
• Sorumluluk riskinin düşük olduğu durumlar.
Kim Limited Şirket Kurmalı?
• Sorumluluğu sınırlamak isteyenler.
• Orta ve uzun vadeli, büyüme hedefi olan işletmeler.
• Üçüncü kişilerle (bankalar, yatırımcılar) daha güvenilir ilişkiler kurmak isteyenler.
Sonuç ve Öneriler
Adi ortaklık, kuruluşundaki kolaylık ve esneklik nedeniyle cazip görünse de, ortaklara getirdiği sınırsız sorumluluk riski çok ciddidir. Bu yapı, özellikle güven ilişkisinin çok güçlü olduğu, risklerin iyi hesaplandığı ve mutlaka yazılı bir sözleşmeyle güvence altına alındığı durumlarda tercih edilmelidir.
Ortaklık kurmadan önce mutlaka bir hukuk müşaviri veya avukat ile görüşerek, ihtiyaçlarınıza en uygun ortaklık türünü belirlemeli ve olası tüm risklere karşı kendinizi yazılı bir sözleşme ile korumalısınız. Unutmayın, en basit sözleşmeler bile, ileride çıkabilecek anlaşmazlıkların önlenmesinde hayati bir rol oynar.
Yargıtay'ın Adi Ortaklık Tasfiyesine İlişkin Kritik Kararı: Tasfiye Payı ile Kâr Payı Arasındaki Fark Nedir?
Adi ortaklıkların tasfiyesi ve ortaklar arasındaki alacak talepleri, sıklıkla karmaşık hukuki uyuşmazlıklara konu olmaktadır. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 24.12.2018 tarihli, 2018/2282 esas ve 2018/5240 karar sayılı ilamı, bu uyuşmazlıklara ışık tutan ve adi ortaklık hukukunda dikkat edilmesi gereken iki önemli hususu netleştirmiştir:
1. "Tasfiye Payı" ile "Kâr Payı" taleplerinin hukuki nitelikleri birbirinden farklıdır.
2. Sözleşmeye aykırılık, her durumda manevi tazminat gerektirmez.
Kararın Özeti ve Önemi
Davacı, davalı ile kurduğu adi ortaklık sözleşmesine aykırı davranıldığını iddia ederek maddi ve manevi tazminat talep etmiştir. Yerel mahkeme, davalının sattığı programlardan elde ettiği geliri baz alarak bir "kâr payı" ödenmesine ve manevi tazminata hükmetmiştir. Ancak Yargıtay, bu yaklaşımı hukuki hatalı bulmuş ve kararı bozmuştur.
Yargıtay'ın Yerel Mahkemeye Yönelik Eleştirileri ve Getirdiği Açıklıklar:
1. Tasfiye Payı Hesaplaması Nasıl Yapılmalı?
Mahkeme, sadece davalı tarafın elde ettiği geliri dikkate alarak hüküm kurmuştur. Oysa Yargıtay, bir adi ortaklığın tasfiyesinde "aktif"in doğru tespit edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Buna göre:
• Tüm Gelirler İncelenmeli: Sadece bir ortağın değil, her iki tarafın da ortaklık ilişkisi devam ederken elde ettiği tüm gelirler (davacının da sattığı programlardan elde ettiği gelirler dahil) toplanarak ortaklık aktifine eklenmelidir.
• Giderler Düşülmeli: Bu gelirleri elde etmek için yapılan veya yapılması gereken tüm masraflar ve giderler, toplam aktiften düşülmelidir.
• Net Aktif Üzerinden Hesaplama: Ancak bu şekilde ulaşılacak net aktif değer üzerinden, sözleşmede belirlenen pay oranlarına göre (bu davada %75-%25) tasfiye payı hesaplanmalıdır.
• Bilirkişi Raporu Kapsamı: Yargıtay, bu karmaşık mali inceleme için bilirkişi heyetine bir mali müşavirin de dahil edilmesini ve gerekçeli, denetime elverişli detaylı bir rapor hazırlanmasını istemiştir.
2. Manevi Tazminat İçin Koşullar Nelerdir?
Yerel mahkeme, sözleşmeye aykırı davranışı manevi tazminat için yeterli görmüştür. Yargıtay ise bu görüşü açıkça reddetmiştir. O dönem yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu'na atıfla;
• Bir sözleşmenin ihlali, ancak karşı tarafın kişilik haklarına (şeref, haysiyet, özel hayatın gizliliği gibi) haksız bir saldırı oluşturduğu takdirde manevi tazminat talebine konu olabilir.
• Bu davada, davalının yetkisiz satış yapması ve fiyat kırması gibi eylemler, sözleşmeye aykırı olmakla birlikte, doğrudan davacı tüzel kişiliğin şeref ve haysiyetine yönelik bir saldırı olarak kabul edilmemiştir. Dolayısıyla manevi tazminat talebinin hukuki dayanağı bulunmamaktadır.
Sonuç olarak, bu karar, adi ortaklıkların sadece kuruluş aşamasında değil, tasfiye sürecinde de profesyonel ve titiz bir hukuki yaklaşım gerektirdiğini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
________________________________________
YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 24.12.2018
Esas: 2018/2282
Karar: 2018/5240
Konu: Adi Ortaklık Sözleşmesi – Borçlar Kanunu – Maddi ve Manevi Tazminat
Özet:
Davacıya adi ortaklık ilişkisinin devam ettiği döneme ait ticari defter, kayıt belgeleri ibraz ettirilerek ve bilirkişi heyetine mali müşavir de dahil edilip davacının adi ortaklık ilişkisi nedeniyle program satarak elde ettiği gelir miktarı da en az dava dilekçesinde kabul ettiği miktar ve birim fiyat üzerinden hesaplanıp adi ortaklığın toplam aktifi belirlendikten sonra bu gelirin elde edilmesi için yapılan veya yapılması gereken masraf ve giderler düşüldükten sonra taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan paylaşım oranı uyarınca davacının istemekte haklı olduğu tasfiye payı alacağı konusunda gerekçeli ve denetime elverişli ek rapor alınıp maddi tazminat istemine yönelik olarak davanın sonuçlandırılması gerekirken eksik inceleme ile kâr payı alacağı ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 98/II. maddesindeki yollama nedeniyle haksız fiilden … sorumluluğa ilişkin hükümler kıyasen sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanır ise de; aynı Kanunun 49. maddesi hükmünce manevi tazminata hükmedilebilmesi için sözleşmeye aykırılık hallerinin, karşı tarafın kişilik haklarına haksız bir saldırı oluşturması gerekir.
Mahkemesi : Asliye Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı bozmaya uyularak verilen hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, adi ortaklıktan kaynaklanan kâr payı alacağı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kâr payı alacağı yönünden kısmen kabulüne, manevi tazminat hakkında verilen karar kesinleşmiş olmakla yeniden karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma ilamı gereğince inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Davacı, davalının adi ortaklık sözleşmesi mahiyetindeki 16.07.2005 tarihli “özel anlaşmadır” başlıklı sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle uğradığını iddia ettiği 10.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL de manevi zararlarının tazminini istemiştir. Davalı ise cevap dilekçesi diğer savunmalarında sözleşme hükümlerinin öncelikle davacı tarafça ihlal edildiğini sürerek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece maddi tazminat talebiyle ilgili ıslah da gözetilerek, davalının sözleşme konusu programları bizzat satarak elde ettiği gelir olarak tespit edilen 23.460-TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiş, davalının temyizi üzerine bu karar Dairemizin 09.02.2016 gün, 2016/94 Esas, 2016/816 Karar sayılı ilamıyla uyuşmazlığın 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 520 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklı hükümlerine uygun olarak alınacak bilirkişi raporu doğrultusunda çözülmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyulduktan sonra bilirkişiden ek rapor alınmış, ilk kararda hüküm altına alınan davalının program satışından elde ettiği belirlenen gelirin sözleşmedeki paylaşım oranına göre davacı şirkete düşen %75’i olan 17.595,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsili ile manevi tazminat hakkında verilen karar kesinleşmiş olmakla yeniden karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiştir. Verilen bu ikinci karar da yine davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Adi ortaklığın aktifinin sadece davalının banka hesaplarındaki para olduğu kabul edilerek sonuca gidilmiş ise de; davalı, davacının da sözleşme konusu programlardan satmasına rağmen davalı payını ödemediğini ileri sürerek buna yönelik olarak davacı şirketin defter kayıt ve belgelerinin incelenmesini istemiştir. Davacı da dava dilekçesinde davalı tarafından yazılan programlardan 354,00 TL’den 45 adedini sattığını kabul etmiştir.
Bu durumda, davacıya adi ortaklık ilişkisinin devam ettiği döneme ait ticari defter, kayıt belgeleri ibraz ettirilerek ve bilirkişi heyetine mali müşavir de dahil edilip davacının adi ortaklık ilişkisi nedeniyle program satarak elde ettiği gelir miktarı da en az dava dilekçesinde kabul ettiği miktar ve birim fiyat üzerinden hesaplanıp adi ortaklığın toplam aktifi belirlendikten sonra bu gelirin elde edilmesi için yapılan veya yapılması gereken masraf ve giderler düşüldükten sonra taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan paylaşım oranı uyarınca davacının istemekte haklı olduğu tasfiye payı alacağı konusunda gerekçeli ve denetime elverişli ek rapor alınıp maddi tazminat istemine yönelik olarak davanın sonuçlandırılması gerekirken eksik inceleme ile kâr payı alacağı ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
Öte yandan yerel mahkemenin ilk kararında, 10.000,00 TL manevi tazminata da hükmedilmiş olup davalının temyizi üzerine hüküm araştırmaya yönelik olarak bozulmuştur. Dairemizin bozma ilamında, davalının manevi tazminata yönelik veya bozma kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine karar verildiğine dair bir ifade bulunmamaktadır. Dolayısıyla bozma kapsamı dışında kaldığından kararın bu kısmının kesinleştiğinin söylenilmesi mümkün değildir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 98/II. maddesindeki yollama nedeniyle haksız fiilden … sorumluluğa ilişkin hükümler kıyasen sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanır ise de; aynı Kanunun 49. maddesi hükmünce manevi tazminata hükmedilebilmesi için sözleşmeye aykırılık hallerinin, karşı tarafın kişilik haklarına haksız bir saldırı oluşturması gerekir. Somut olayda davalı adi ortağın satış yetkisi olmamasına rağmen kendi adına ve daha ucuz fiyatla programı pazarlaması şeklindeki sözleşmeye aykırı eylemi davacı adi ortak şirketin kişilik haklarına haksız saldırı niteliğinde değildir. Bu halde, koşulları oluşmayan manevi tazminat isteminin reddi yerine yanlış değerlendirme sonucu kısmen kabule dair kararın kesinleştiğinden bahisle bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Belirtilen sebeplerle kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 24.12.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
NOT: Makalemizde yapılan izahlar, ilgili Kanunlar çerçevesinde konuyu genel hatlarıyla ele alarak hazırlanmıştır. Size özel detaylı bilgi için tıklayınız!
Saygılarımızla;
Av. Yusuf GÖKTEPE
GÖKTEPE HUKUK & DANIŞMANLIK
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı GÖKTEPE HUKUK & DANIŞMANLIK’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.


